Meram Mutlu Sonlu Masöz Aysel

Meram Mutlu Sonlu Masöz

Gözlerimi açıyorum. Çocuk gülüyor. Aynaya yaklaşıyorum ve çocuğu uzun uzun öpüyorum, nefesim aynayı buğulandırıyor. Kendimi bir tek ve terk edilmiş hissediyorum. Kendimi şu anda üç uydusu olan bir gezegen şeklinde duyumsuyorum: Letizia, Fabrizio ve öğretmenim. Düşüncelerimde bana eşlik eden üç Meram Mutlu Sonlu Masöz yıldız, gerçeklikte değil. Annemle, hafifçe bir nefes darlığı çeken kediciğimi muayene etmesi için veterinere gittik. Doktorun eldivensiz ellerinden ürküp usulca miyavhyordu, ben de güç vermek için tatlı söz‐ ler söyleyerek başını okşuyordum.

Arabada annem derslerimin iyi mi gittiğini ve erkeklerle aramın nasıl olduğunu sordu. Her iki soruya da belirsiz yanıtlar verdim. Asılsız söylemek artık bir kaide, aksini yapmak garip geliyor artık… Ondan beni, matematik öğretmenimin evine bırakmasını istedim, dersimin bulunduğunu söyledim. “Aaa iyi, böylece nihayetinde tarifış olurum!”‘ dedi heyecanla. Bir şeyden şüphelenmemesi için herhangi bir şey söyle‐ medim. Öte taraftan Valerio’nun er veya geç annemle tanış‐ mayı beklediğini biliyordum.

Meram Mutlu Sonlu Masöz

Her neyse ki bugün giyimi biraz daha ciddiydi. Annem, garip bir biçimde, onu asansöre kadar götürmemi istedi ve bana: “Hoşuma gitmedi. Kötü huylu birine benziyor,” dedi. Umursamazca omuz silktim ve görevinin bana matematik dersi vermek olduğunu söyledim, evlenmeyecektim ya onunla. Annem, insanoğluı yüzünden okuduğunu düşünür ve bu beni gıcık ediyor. Kapıyı kapattıktan sonrasında Valerio defterimi alıp derse başlamamız için beni sıkıştırdı. Telefon hitabından hiç söz etmedik, yalnızca kare kökler, küpler ve iki bilinmeyenli denklemlerden mevzuştuk. Gözlerini öyle iyi saklıyordu ki aklımdan, “acaba mı” geçmedi değil.

Ya o telefon konuşması, beni gülünç duruma düşürmek için yapıldıysa? Ufacık da olsa bir gönderme, çağrışım, bir söz bekledim fakat hiç yapıt yok! Defterimi kapattı. Düşündüklerimi hissetmiş gibi, “Cu‐ martesi gecesi hiç kimseye söz verme ve ben telefon etmeden de sakın giyinme,” dedi. Aptal aptal baktım ama aslabir şey söylemedim. Sözlerini umursamadığımı gösterir bir ilgisizlikle, kapattığı defterimi açtım ve x ve y’lerin arasına minik harflerle yazdığı notu okudum: Bir cennet gibiydi Lolitam, alevlere gömülmüş bir cennet. Prof. Hubert yine de aslabir şey söylemedim, birbirimizle vedalaşırken yeniden randevuyu hatırlattı. Iyi mi unutabilirim ki…